Tanımayanlar için CGTN – China Global Television Network, Çin merkez televizyonuna bağlı, Çin’in dış tanıtımında önemli bir rol oynayan ve 24 saat İngilizce yayın yapan bir haber kanalıdır. 8 Nisan tarihinde yayınlanan yazısında, Çin’de başlayan dijital para birimi pilot çalışmalarının Çin’in dijital dünyada ABD’ye karşı ele geçirdiği yeni bir üstünlük olarak tanımladı. Yazı dilinden de anlayacağınız üzere kısmen (ve aslında özü itibariyle) propaganda tadı veriyor ancak ulus devletlerinin son kalelerinden olan para birimlerine açılacak final cephe öncesi dijital para birimlerindeki durumu özetleyen bir yazı olmuş.
CGTN’nin haberine cevaben, Bloomberg’de 2 hafta sonra yayınlanan bir haberde de, “dünyanın öncü ekonomilerinin parayı tekrar dizayn etme çabasında önemli olan bunu ilk yapan değil, en doğru şekilde yapan kazanır” yorumu yapıldı.
Çin’in dijital Yuandaki başarısı, bu alanda bir ilk olmaktan ziyade, ABD’nin en büyük dış politika aracının önünün kesilmesi anlamına geliyor. ABD SWIFT sistemi üzerinden tüm küresel ticareti izleyip, gerektiğinde açık/örtülü ambargolar uygulayabilirken, bu silahının namlusunu tıkamasına izin vermek isteyecek midir?
Keyifli okumalar.
Çin’in kendi para biriminin blokzincir versiyonunu geliştirmesi ABD tarafında endişeye yol açtı.
Bazıları dijital yuanın ABD’nin küresel ödemelerdeki baskınlığını zayıflatmasından ve dolayısıyla ABD’nin ambargoyu bir dış politika aracı olarak yeterince etkin kullanamayacağından endişe duyuyor. ABD’de dijital dolar için bir plan oluşturulmamışken Çin’in dijital yuanı test dolaşımına sokması, Çin’in teknolojideki istikrarlı gelişiminin bir başka işaretidir.
Tüm dünya madeni para kullanırken Çin kağıt parayı icat etmişti. Şimdi de Çin, elektronik ödemeler için öncü ülke oluyor. Bu elektronik ödeme sistemlerinden dijital para birimine atılacak adım oldukça köklü bir gelişimdir. Bu gelişme, Çin merkez bankasına mali suçları izleme ve düşük gelir grubundaki insanlar için para transferi ve tasarruflarını herhangi bir banka kesintisi olmadan gerçekleştirebilme gibi muazzam esneklikler sağlayacaktır.
ABD’nin dijital yuan üzerindeki ana endişelerinden biri de Washington’un uluslararası bankacılık sisteminin boğazını artık yeterince sıkamayacağını düşünmesidir. Şu an Washington, çokuluslu şirketleri ambargoyu delmeleri halinde bankacılık sisteminden atmakla tehdit ederek İran gibi ülkelere ambargo uygulamaktadır. Edward Snowden’ın ifşa ettiği bilgiye göre ABD SWIFT sistemi üzerinden yapılan tüm banka transferlerini izleyebilmektedir. Dijital yuan’ın ortaya çıkışı ABD’nin bu yeteneği için bir tehdit oluşturmaktadır, çünkü dijital yuan uluslararası transferlerde tam bir gizlilik sağlayarak ABD’nin bu transferleri izlemesini imkansız hale getirebilir.
Çin dijital yuan’ı geliştirmeden çok önce, Rusya, İran ve Venezuela gibi müttefiklerinden SWIFT kullanmadan petrol almasına olanak tanıyan 2015 yılında Yurtdışı Bankalar Arası Ödeme Sistemi’ni (Cross Border Interbank Payment System) geliştirdi.
ABD’nin ödeme sistemlerinin rekabetinden neden hoşlanmadığı gayet anlaşılır olmakla birlikte, ABD doları bir silah haline getirmiş olmasaydı, bu kadar endişelenmesini gerektirecek bir durum olmayacaktı. Eğer diğer ülkeler de dolar tahakkümünden kurtulmak için dijital yuan veya diğer dijital para birimlerine kaçarsa, bu durum ABD’nin uluslararası bankacılık sisteminin kontrolünü kaybetmesiyle sonuçlanır.
Dijital yuan, ABD’yi başka bir gerçekle de yüzleştiriyor. Önceki başkan Trump, Çin’in yükselişindeki asıl nedenin Çinlilerin ABD’nin teknolojisini çalmasıyla gerçekleştiğini iddia ediyor. Buna rağmen ABD’nin eylemleri gösteriyor ki asıl korkulan şey Çin’in ürettiği taklit ürünler değil, Çin’in inovasyonlarıdır. Örneğin ABD, yeni nesil dijital ekonominin ana yapıtaşlarından biri olan 5G teknolojisinde lider olduğu için Huawei’yi baltalamaya çalışıyor.
ABD, Amerikan gençleri arasında çok popüler hale gelmesi nedeniyle TikTok’u da hedefe aldı. ABD’nin hedefe aldığı başka bir platform olan WeChat, Çin’de ABD’de olduğundan çok daha yaygın ve pratik bir elektronik ödeme aracı olarak anahtar bir rol oynamıştı.
1980’lerin sonu 90’ların başında, Japonya değer zincirini düşük değerli seri üretim mallarından inovatif yüksek teknoloji ürünlerine kaydırınca, ülkenin yükselişi ABD tarafında endişeye yol açmış ve Japonya ABD medyasında şeytan gibi gösterilmeye başlamıştı. Şimdi aynı sürecin, değer zincirini yükselten ve anahtar alanlarda teknoloji lideri olan Çin’e karşı uygulandığını görüyoruz.
ABD ilgisizce oturup ülkesinin dijital para birimine olan ihtiyacı konusunda bir fikir birliğine varılmasını beklerken dijital yuan’ın yükselişi, ABD-Çin rekabetinin bir yönüdür. Zaman geçtikçe, Çin’in başı çektiği yeni rekabet konuları da buna eklenecektir. Bir sonraki sürpriz Çin’in Mars’a ilk insanı göndermesi olabilir mi? Veya Huawei’nin Apple’ın küresel hakimiyetini devralması? Veya yüz tanıma ve otonom araçlarda Çin’in hakimiyeti?
Çin ABD’nin küresel hakimiyetine meydan okumaya niyetli değil ancak Çin’in yükselişi ve inovasyon ile halkının sıkı çalışmasıyla artan etkisi, ABD’nin kabul etmesi gereken bir gerçektir.